21 Ekim 2019 Pazartesi

çekirdek alegorisi

*

Tek başımayım, dışarıda, aidiyeti parçalarına ayırıp farklı biçimlerde birleştiriyorum. Her seferinde ortaya aynı şey çıkıyor, ben farklı bir sonuç uğruna usanmadan o parçalar nasıl oturursa bir şeyler değişir diyorum. Bununla birlikte o parçalar nasıl oturmazsa da bir şeylerin değişebileceğini düşünmem gerekiyor. Beynim bir aidiyet yolu yok oluyor, büzüşüp genleşiyor, sonu ve başı birbirinden ayırıyor. Arkamda iki kadın çok büyük bir hararetle çekirdek yiyorlar, ortamın hararetini duyumsuyorum, dudaklarındaki tuzun çabasızlığını ve bir paket çekirdeğin bile bir şeylere yetebildiği bildiğim bir mevcudiyeti. Oturup düşündüğüm o park, bu ufak tezahürden sonra benim cehennemim oluyor. Çekirdek alegorisi, zihnimin telâşını bir direnişe çağırıyor. Ben hâlâ, var olduğum bu uyumsuzluğu anlamlandırıp yoluma bakabileceğim ikinci bir yaşamı arıyorum. Çekirdek oluyorum, bazı şeylere yetebildiğimi anlayınca. Kadınların her ikisi de olabiliyorum çekirdekle yetirebileceğimi anlayınca bazı. O ortam olmuş oluyorum çoktan, ve olabildiğim her şeyi tekrar üretmektense yok etmeyi tercih ediyorum. Anlaması çok kolay olan var oluşu bir labirente çevirdiğim cahilliğini çiğnemeden tükürüyorum. İnsanlar gelip gidiyorlar, bana bir yararları olmuyor. İnsanlar gelip gidiyorlar ve ben o anlarda kendimden uzaklaşıyorum, çok basit şeyler uğruna.



*

9 Temmuz 2019 Salı

derdim ne

içgüveysi koşullar neticesinde
bir bilgisayar ekranı komşum
ve olmayan kimselere dahil gibiyim.

saat üçü gösteriyor
basık bir havası var dört duvar oluşu bir yana
bu oda, her köşesi: bengiller.

anlatacağım dilime vurmuyor
egomun nasıl bir cinayete kurban gittiği
tüm sevgim ve sadakatimle
üstüne sıçılan
ölüsü bile huzursuz
kırlangıçlar ötüşüyor anlamsız minvalde
ne ara dahil oldular?

hiçbir zaman helak aromalı yıkılmadım
zaten kibrit çakan adama borçlu kalıyorsun.
siktiğimin derdim ne dünyasında?

her şey olurdu bir nebze
inanırdım gibi:
avucumun içindeyken yüzün
o yollar çoktan arşınt ve kaybedildi.
artık esirgenmemiş çocuklara emanet:
panayırlar,
yürüyüşler düşünsün.
aşkın sevginin senden benden çıkıp
gelişinin, gidişinin kaça olduğunu.

gözlerimi yumuyorum yatakta,
o an daha katoliği yok,
budist kadar; zerdüşt kadar.
neye ne kadar inanılırsa o kadar aura.
sonra sönüyorum inandıklarımla tepilmiş.
o an daha yok,
tanrı.
aşk, sadakat, şefkat, anlayış.
sen, biz.

her şey gelip geçiyor ama
insan kendini ağı ağı kusuyor.
zerrece düşünmedim,
düşünsem ne yazardı
bana dair her şeyin öldüğü bu hayat
sonunda beni de alır
biliyorum, kendi ellerime bağlanmış bu
incecik iplik koptu kopacak

kollarım ağrıyor, sigaradandır.